Dönüşümün İzi

Seramik ve çini sanatçısı Şebnem Tuna, “Yekpare” adını taşıyan yeni seri çalışmalarıyla parçadan bütüne doğru çıktığı yolculuğundan ipuçlarını gözler önüne seriyor.

 

Bursa Ovası’nda Yeniceabat Köyü’nde Çini Çiftliği’nde çalışmalarını sürdüren sanatçı Şebnem Tuna yeni serisi “Yekpare” ile yaşamında önüne çıkan-karşısında duran, yolculuk yaptığı ve bu yolculukta deneyim kazanıp kabul ettiği tüm süreçleri ve bu yolculukta kırılan tüm parçaları bütünde birleştiriyor. Topraktan aldığı güçle sonsuzluğun kendisi olan seramiği klasik desenler ve bakır tellerle birleştirip eserini ve kendini daha da güçlendiriyor. “Geleneksel desenler ve modern formlar yani zıtlıklar hep ilgimi çekti, ölüm ve yaşam gibi, sonsuz hayat akışındaki yerimiz gibi. Gelenekseldeki reçetelere yakın ama günümüz kullanımına uygun özel reçetelerim var. Doğaya daha saygılı, revize edilmiş boyalar, sırlar, hamurlar yapıp kullanıyoruz” sözleriyle serisini anlatan seramik ve çini sanatçısı Şebnem Tuna, geçmişin izlerini geleceğe taşıyor.

 

Seramik ve çiniye olan merakınız ne zaman ve nasıl başladı? Eğitim yolculuğunuzun detaylarından bahseder misiniz?

Sanata ve arkeolojiye olan ilgim aslında kendimi bildim bileli benimle birlikte. İlk gençlik yıllarım; müzelerde gördüğüm objelerin ne zaman ve ne için, hangi amaçla yapıldığını merak ederek, inceleyerek geçti. Seramik objelere olan ilgim ise gün geçtikçe arttı ve sanatım için bu merak beni ilk günkü gibi beslemeye devam ediyor.

 

İznik Roma Tiyatrosu kazılarına katıldığınızı biliyoruz, o dönemin size ve sanatınıza katkıları neler oldu?

Sanat Tarihi hocamız Doç. Dr. Bedri Yalman’ın sürdürdüğü İznik Roma Tiyatrosu kazıları, eğitim dönemimdeki en önemli dönüm noktalarından biri oldu. Roma, Bizans, Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı Dönemi seramiklerini yakından görüp incelemek hem eğitici hem de büyüleyici bir deneyimdi. Toprağa yerleşmeyle birlikte başlayan bu serüven, kesintisiz olarak günümüze kadar gelişerek devam etmiş ve etmeye de devam ediyor. Tarih boyunca insanlık, yaşadığı ortamda ihtiyaçlarına uygun olarak çözümler aradı ve bunun sonucunda gündelik yaşamında seramiğe yer açtı. Bu serüvene tanıklık etmenin bana en büyük katkısı, seramiklerimi bu buluntulardan esinlenerek daha da ileriye taşımaya çalışmak.

 

Çalışmasını ve modernize etmeyi en sevdiğiniz dönem hangisi ve kullandığınız sembollerden sizi en çok hangisi etkiledi?

Her dönem kendi içerisinde çok önemli ve değerli. O yüzden ayırmam çok zor. Ancak Selçuklu ve Beylikler dönemi seramiklerinin bende daha özel bir yeri var. Onları çalışmayı daha çok seviyorum. Bunun nedeni ise doğayla olan uyumları. Ayrıca o dönemlerde bu seramikleri yapanların gözlem güçleri de çok kuvvetli. Bu da beni, bu seramikleri çalışmaya daha hevesli kılıyor. Sembollerden en etkilendiğim ise kuşlar… İnsanlık tarihinde özellikle de Selçuklu Dönemi’nde kuşlar taşıyıcı ruhlar; bu dünya ve öteki dünya arasında iletişim kuran, ölümden sonraki melekler olarak inançlarına girmiş.

 

Geleneksel desenleri modern formlarla birleştirdiğinizi görüyoruz. Size en çok ne ilham veriyor?

Seramik, uygarlık sürecinde insanın mucizesi ve sonsuzluğun ta kendisi olmuş. Doğanın ana bedeninden kopup gelen cevher, insan elinde yeniden hayat bulup ruh kazanıyor. Bu bana çok mucizevi ve muhteşem geliyor. Anadolu medeniyetleri çok köklü ve zengin, sanırım bir ömür yetmez onlardan ilham alıp yeni şeyler yapmaya. Bununla birlikte geleneksel desenler ve modern formlar yani zıtlıklar hep ilgimi çekti; ölüm ve yaşam gibi, sonsuz hayat akışındaki yerimiz gibi. Gelenekseldeki reçetelere yakın ama günümüz kullanımına uygun özel reçetelerim var. Doğaya daha saygılı, revize edilmiş boyalar, sırlar, hamurlar yapıp kullanıyoruz.

 

Laboratuvar çalışmalarınızı büyük bir titizlikle sürdürüyorsunuz. Seramik ve çini sanatının geleceği için yaptığınız çalışmaları merak ediyoruz.

Seramik ve çini denilince akla form ve dekor geliyor. Ama görünen kısmı bu olmasına rağmen asıl zor olan buz dağının görünmeyen kısmı. Çini gövdeyi, boyaları, sırları oluşturan malzemeler kimyanın, matematiğin ve fizik kurallarının konusu. Dolayısıyla Ar-Ge laboratuvarımızda denemelerimiz aralıksız devam ediyor.

 

Sergileriniz arasında sizi en çok etkileyen hangisiydi?

Bodrum Dibeklihan’daki “Sır-lı Kuşlar” sergisi. Bu sergide Selçuklu Dönemi’nde kullanılan kuş motiflerini sembolik anlamları doğrultusunda yeni formlarla bir araya getirmiştim.

 

Kendinizi seramik ve çini ile anlatmak isteseniz, hangi aşaması sizi en iyi ifade eder?

Sanırım “Dönüşüm” kavramı. Doğanın cevheri olan toprak elimde şekillenip yeni bir yaşama kavuşuyor; bu dönüşüm büyük emek, çaba ve sabır istiyor. Aynı benim de yıllar içinde kendimde yaptığım dönüşüm gibi.

“Yaşam ‘dönüşüm’ dolu bir yolculuk. Bu yolculuk seramik gibi, topraktan aldığı güç ile birlikte aynı zamanda kırılgan da. Çalışmalarımda cesaret, heves ve heyecanla tüm parçaları birleştirip bütüne varmaya çalışıyorum.” Şebnem TUNA

 

Son çalışmanız olan “Yekpare” adlı seriniz ile ilgili fikir nasıl doğdu?

Yaşam “dönüşüm” dolu bir yolculuk. Bu yolculuk seramik gibi, topraktan aldığı güç ile birlikte aynı zamanda kırılgan da. Yıllar içerisinde kırılan, dağılan parçalarımı; bildiğim en iyi şey ile yani sanatımla birleştirerek tam olmaya, bütüne varmaya çalışıyorum. “Yekpare” tam olarak bu şekilde doğdu diyebilirim. Her bir bakır telin birleştirdiği seramik parçaları beni de yaşama daha sıkı bağladı. Cesaret, heves ve heyecanla tüm parçaları birleştirip bütüne varmaya çalışıyorum; tıpkı Ernest Hemingway’in de dediği gibi “Dünya herkesi kırıyor ve sonra bazıları o kırık yerlerden daha güçlü çıkıyor.”

 

Beymen mağazalarında satışa sunulan eserlerinizi seçerken nelere dikkat ettiniz?

Kuşlar, balık, hayat ağacı… Beymen koleksiyonunda, Selçuklu Dönemi’nde evreni ve hayatı anlayıp açıklamakta en çok kullandıkları sembollere yöneldim. Bunun yanında gergedan ve boğa formlarında mağara dönemi duvar resimlerinden yola çıkarak tasarımlar yaptım. Son seride ise Tokat tahta baskılarında da çok kullanılan Hitit dönemine ait desenleri yorumladım.

 

Koleksiyonlarınızı merak eden ve onlara ulaşmak isteyenleri nerelere yönlendirebilirsiniz?

En zengin çeşitlilik kendi atölyemde; ayrıca internet sitem sebnemtuna.com adresinde de bulabilirler. Bunların yanı sıra İstanbul’da Pera Müzesi, Beymen Zorlu, Galata Art ve Türkiye genelinde Paşabahçe Butik Mağazaları’ndan eserlerime ulaşmaları mümkün. 2006 yılında Paşabahçe Butik Mağazaları ile başlayan çalışmalarımız, yurt içi ve yurt dışında gelişerek devam ediyor. Victoria and Albert Museum, British Museum ile yazışmalarım ve görüşmelerim sürüyor. Ayrıca pek çok iş insanının evine ve iş yerine giren çalışmalarım var, bu çok mutluluk verici. Örneğin dört adet Gergedan’ımın Ömer Koç’un koleksiyonunda olduğunu biliyorum.

 

ALEM DERGİSİ  10 Ocak 2024

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir