No products in the cart.
Anadolu’da Çini Sanatının Tarihçesi
Anadolu’da seramik sanatı, binlerce yıllık köklü bir geçmişe sahiptir. Konya’da bulunan Çatalhöyük yerleşiminde gün yüzüne çıkarılan astar bezemeli kaplar, insanlık tarihinin en eski seramiklerindendir. Çin sanatına özgü anlamında türetilmiş “çini” ise bizim geleneksel seramiğimizdir. Pişme derecesi olarak seramik literatüründe stoneware adı verilen guruba, gövde yapısı olarak ise silisli seramikler gurubuna dahildir. Osmanlı döneminde kaplama seramiği olarak kullanılan çinilere İran’ın Kaşan kentinde en güzel örnekleri üretilmesine ithafen “Kaşi”, kullanım eşyası veya kap kacak olarak kullanılan çinilere ise “evani “denirdi. Türklerde seramik geleneği Karahanlılar ve Gazneliler dönemi yapılarında ortaya çıkmıştır. Sırlı seramiğin Anadolu’ya gelişi ise Selçuklu Türkleri vasıtası ile olmuştur. Selçuklular, kısa sürede bayındırlık faaliyetlerine başladıkları mimari eserlerin hem iç, hem de dış cephelerini çiniler ile süslemişlerdir. Selçuklu çini işçiliğinde sırlı ve sırsız tuğla, mozaik çini, lüster, minai gibi pek çok bezeme tekniği uygulanmıştır. Selçuklu Devleti yıkıldıktan sonra ortaya çıkan siyasi karışıklıkta yaşanan Beylikler Dönemi’nde yine Selçuklu çini geleneği benzer şekilde devam etmiştir. Beylikleri bir araya getirerek Anadolu’da siyasi istikrarı sağlayarak bir cihan imparatorluğu kuran Osmanlıların erken dönem mimari eserlerinin inşa edildiği Bursa ve Edirne yapılarında ortaya çıkan ilk büyük yenilik, mozaik çini tekniğinin etksini tek bir düzlem yüzeyde verebilen renkli sır tekniğidir. Timur’un Ankara Savaşı sonrasında Tebriz’e götürdüğü ustalar, memleketlerine dönünce öğrendikleri tekniği ilk olarak Bursa Yeşil Camii ve Türbe çinilerinde kullanmıştır. Erken Osmanlı Dönemi’nde çinilerin hamuru Selçuklu’da olduğu gibi kırmızı iken, beyaz çini hamuru ilk olarak 15. yüzyıl mavi-beyazlarında karşımıza çıkar. Fatih dönemi saray nakkaş başı olan Baba Nakkaş’ın sanatımıza kazandırdığı bu tarza ona ithafen Baba Nakkaş Üslubu adı verilmiştir. Bu dönemde kullanılan bitkisel motifler, Çin sanatında görülen lotus üslubuna benzemekle beraber, Türk sanatkarlarının elinde farklı bir karakter kazanmıştır. Mimar Sinan’ın eserlerinde çiniye özel bir ilgi göstermesinin sonucunda çini sanatının yükselişi 16. yüzyılda olmuştur. Yüzyılın ilk yarısında üretilen çiniler, Şam’daki abidevi yapılardaki örneklere benzediğinden bunlara yanlış olarak Şam İşi adı yakıştırılmış, ama 1960’larda Oktay Aslanapa başkanlığında yapılan İznik çini fırınları kazısı neticesinde bu çinilerin İznik’te üretildiği kesinlik kazanmıştır. 16. yüzyılın ikinci yarısı ise, çini sanatında meşhur kırmızı rengin ortaya çıktığı en parlak dönemdir. Bu dönemde hem teknik, hem de bezeme açısından en güzel çiniler üretilmiştir. Saz Üslubu’nu Türk sanatına kazandıran Şahkulu’nun öğrencisi olan Kara Memi’nin ilk olarak Muhibbi Divanı’nın tezhiplerinde kullandığı natüralist çiçek üslubu, çini sanatına da yansıyarak lale, karanfil, gül, sümbül gibi birçok çiçeği görebildiğimiz bu desenler çinileri adeta cennet tasvirine dönüştürmüştür. 17. yüzyılda abidevi yapıların azalması ile çini sanatı gerilemeye başlamış, işçilik ve kalite bozulmuştur. Yüzyılın sonlarına doğru, kaplama çinisi üretimi yerini halkın kullanımına yönelik kap kacak ve küçük eşyalara bırakmış, saray patronajında olan İznik çiniciliği yerini gölgesinde kalan Kütahya’ya bırakmıştır. 18. yüzyıl Kütahya çinileri serbest fırça desenleri, sarının da kullanıldığı renkleri ve farklı formları ile dikkat çekici ve sevimli bir tarza sahiptir. Yine bu yüzyılın ilk çeyreğinde İstanbul’da İznik çiniciliğini yeniden canlandırmak amacı ile Tekfur Sarayı civarında kurulan atölyelerde kısa bir dönem çini üretilmiş ama İznik çinilerinin kalitesine ulaşılamamıştır. Kütahya ise endüstriyelleşmeye ayak uydurabildiği için günümüzde de halen çini üretimine devam etmektedir. Üniversitenin ve yerel yönetimin gayreti ile son yıllarda İznik’te de çinicilik tekrar gelişmeye başlamış ve atölye sayıları günden güne artarak bu kültür varlığı yaşatılmaya devam ettirilmektedir.
Bir yanıt yazın